Yeni Akit yazarı Ayhan Demir, FETÖ’nün Arnavutluk Diyaneti’ne nasıl sızdığını yazdı.
Demir’in yazısının tamamı şöyle:
“FETÖ’nün Batı Türkistan (Balkanlar) coğrafyasında en kuvvetli olduğu ülke, Arnavutluk’tur. Bu ülkedeki FETÖ örgütlenmesinin en gözde kurumu ise Arnavutluk İslam Birliği.
Tersi de doğrudur: Arnavutluk İslam Birliği, FETÖ’nün Arnavutluk’ta kuvvetlenmesine ve uluslararası arenada kendisini kuvvetli göstermesine yardımcı olan kurumların en başta gelenlerindendir.
FETÖ, Arnavutluk İslam Birliği’ne iki binli yıllarda sızmaya başladı. Selim Muça’nın başkanlık görevini yürüttüğü 2004-2014 yılları arasında, kurumun kılcal damarlarına kadar sirayet ettiler.
Öncelikle Arnavutluk İslam Birliği genel kurul üyelerini, müftüleri ve müftülük üyelerini; görevden alma, müftülükleri kapatma, tehdit ve şantaj gibi yöntemler ile değiştirmeye başladılar. Netice alamadıkları durumlarda, cinayet işlemekten bile geri durmadılar. 13 Ocak 2003 tarihinde Eski Arnavutluk İslam Birliği Sekreteri Sali Tivari’nin ofisinde üç kurşunla öldürülmesi, bu yaklaşımın en kanlı örneğidir.
FETÖ, Osmanlı’dan miras kalan, ama komünist rejim tarafından el konulan ve rejimin çöküşünden sonra yeniden Arnavutluk İslam Birliği’ne iade edilen, vakıf mallarına da göz dikti. Birçok vakıf eseri, şu veya bu şekilde, elden çıkarıldı.
Furkan Çalışkan ne güzel söylüyor: “Dürüst insanlar, manzarayı kapatan ağaçlar gibidir. Onları kimse istemez.”
Vakıf mallarının satışına karşı çıkanlar, genel kurul kararı olmaksızın, Arnavutluk İslam Birliği tarafından görevden alındılar. Bunu başaramadıkları durumda ise doğrudan müftülükleri kapattılar.
Kapatılan müftülüklerin yerine, yeni müftülükler açtılar. Müftülük genel kurul üyelerini kendileri seçtiler. Müftü haricindeki genel kurul üyeliklerine, müftülüğün bulunduğu şehirle alakası olmayan, kendilerine bağlı kişileri yerleştirdiler.
FETÖ, karşılarında direnecek kimse kalmayınca, sahip olduğu kontrolsüz gücü zaman zaman kendine çevirdi. Kurum içerisi yolsuzlukların ayyuka çıkması ve konjonktürel şartlar, iç çekişmeleri beraberinde getirdi. İki kutuplu güç dengesini bozan ise selefiler oldu. Selefiler, Arnavutluk İslam Birliği Başkanı Selim Muça ve FETÖ’nün yanında durmayı tercih ettiler.
FETÖ’nün Arnavutluk İslam Birliği’ndeki icraatları, bundan ibaret değil. Dahası var.
2014 yılında Arnavutluk İslam Birliği’nin başına, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünde öğrenim görmüş, FETÖ militanı Skender Bruçaj geçti. Dini bilgisinden ziyade FETÖ’ye bağlılığı ile bilinen Skender Bruçaj’ın Fatiha okumayı ve namaz kıldırmayı bilip bilmediği bile tartışma konusu olmuştu.
Bruçaj, FETÖ tarafından kendisine sunulan makamın diyet borcunu Arnavutluk İslam Birliği’nden uzaklaştırdığı Müslümanlar ile ödedi. FETÖ militanı olmayanları kurumdan uzaklaştırma görevini büyük bir titizlikle yürüttü.
FETÖ, Bruçaj döneminde de Arnavutluk İslam Birliği üzerinden istediği doğrultuda kararlar almaya ve propaganda yapmaya devam etti. Pensilvanya’nın ortakları arasında yer aldığı Almanya’daki “House of One” projesine verilen destek bunun örneklerindendir.
Neydi “House of One”?..
Güya: “Üç İbrahimî dinin ibadethanelerini aynı mekânda toplama projesi.” Aslında, tam bir ifsat projesi…
Gelelim Tiran Merkez Camii meselesine…
Namazgâh olarak da bilinen bu caminin temeli, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Eski Arnavutluk Cumhurbaşkanı Buyar Nişani’nin katıldığı, 13 Mayıs 2015 tarihindeki bir törenle atılmıştı. Sayın Cumhurbaşkanımız, FETÖ’nün kurşun askerlerinden Skender Bruçaj’ın protokolde yer almasını reddederek, bu şahsı muhatap kabul etmemiştir.
Bu hatırlatmanın ardından devam edelim.
2019 yılında, Skender Bruçaj’dan daha hızlı bir FETÖ’cü olan, Bujar Spahiu Arnavutluk İslam Birliği’nin başına geçti. Spahiu’nun başkanlık koltuğuna oturduğu seçim sürecinde de çok sayıda usulsüzlük yapıldı. Birçok camide meclis seçimleri yapılmadı. Cami meclisi üyeleri, seçim yapılmadan, imamlar tarafından tayin edildi.
Bujar Spahiu, Arnavutluk İslam Birliği idaresinde bulunan, bazı medreseleri kapattı. Bu medreseleri, FETÖ’cü Sema Vakfı’na peşkeş çekerek, ülkedeki İslami eğitime çok büyük zarar verdi.
FETÖ idaresindeki medreselerde eğitim, yüksek ücretlerle yürütülüyor. Ayrıca dinî konular asgari seviyeye indirilerek, Müslüman çocukların dinlerini öğrenmelerine fiilen mani olunuyor.
Arnavutluk İslam Birliği, sıra imamların maaşına gelince oldukça duyarsız. Birçoğu, sosyal güvenliği olmaksızın, 50 dolar seviyesindeki bir maaşa mahkûm edilen imamların malî durumunu iyileştirmek için hiçbir şey yapmıyor. Aynı şekilde, yıllardır imam eksikliğinden ötürü kapalı tutulan, birçok camiyi faaliyete geçirmek için de hiçbir şey yapmıyor.
Hazreti Ali (r.a), olan biteni şu şekilde özetliyor: “Bir insanı layık olmadığı yere koymak zulümdür.”
Yeniden Namazgâh Camii meselesine dönelim.
Sayın Cumhurbaşkanımız, son dönemdeki tüm Arnavutluk ziyaretlerinde, Tiran Merkez Camii uğramadı. Arnavutluk İslam Birliği’ni yöneten FETÖ militanlarını muhatap kabul etmeyerek, protokol heyetlerinde bulunmalarını reddetti.
Türkiye’nin inşası için milyonlarca Euro yardımda bulunduğu Namazgâh Camii, FETÖ’ye yar olmasın diye çok büyük gayret sarf ediyoruz. Bu cami, milletimizin üzerine kurşun yağdıran teröristlere yeni bir üs olmasın diye elimizden geleni yapıyoruz.
2024 yılında Arnavutluk İslam Birliği’nde başkanlık seçimi yapılacak. Arnavutluk Müslümanları müşterek bir duruş sergilemeyi başarabilirse, azınlıktaki FETÖ’cü militanlar bu kurumdan uzaklaştırılabilir.
Hal böyle iken: Bize (Türkiye’ye) düşen; Arnavutluk İslam Birliği’ne çöreklenen FETÖ militanlarının ellerini kırmak, Arnavutluk Müslümanlarının ellerini birleştirmektir. Birlik ve beraberliğe öncülük etmek hem tarihi hem de dini vazifemizdir. “